Yüklenme Zamanı: Mayıs 22, 2010
Hüseyin Karabey Türkiye’de F tipi cezaevleri tartışmalarına sinema dünyasından önemli bir katkı sayılan bu filmiyle, ABD, Almanya, İspanya ve İtalya’da mahkumların tecrit edildiği türdeki cezaevlerini ve oralardaki mahkumların yaşadıklarını belgeselleştirmiş. Sinemamız, 13. Ankara Film Festivali’nde Ulusal Belgesel Film Yarışması İkincilik Ödülü kazanandı…
Belgesel Yönetmen Hüseyin Karabey Ödülleri 2.En iyi Film” Festival İnternacional Tres Continentes del documental – Arjantin – 2002
Yiğidim aslanım” türküsünün en can alıcı dizesidir “Kardeşin duymaz, el oğlu duyar”. Tek kişilik hücrelerde tecrit edilen mahkumların başına bir şey geldiğinde, el oğlu bile duyamaz!
Hüseyin Karabey’in “Sessiz Ölüm”ü Türkiye’de ticari sinemalarda gösterime giren ilk belgesel. F tipi cezaevlerinin, tecrit kavramının ne olduğunu gözler önüne seren bir çalışma.
Karabey her sorumlu sanatçı gibi taraf oluyor. Ama konunun gerektirdiği etraflı araştırmayı ihmal etmemiş. Siyasi suçluların tecrit edildiği İngiltere, İspanya, İtalya ve Almanya’daki uygulamaları birinci ağızdan aktarıyor. Mahkumların tanıklıkları yanında, hukukçu ve psikologların da görüşünü alıyor.
Filmin dramatik bölümlerinde Jülide Kural hücreye konmuş bir mahkumun ruh durumunu canlandırarak izleyicinin empati kurmasını sağlıyor. Kural’ın attığı sessiz çığlıkla başlayan film ETA, IRA, RAF ve İtalyan Kızıl Tugaylar üyesi eski mahkumların, avukatların tanıklıklarını, ABD’de bir özel cezaevindeki uygulamayı paralel kurgulayarak gelişiyor.
Zincire vurulanlar
Arizona Maricopa County’de, Şerif Arpaio’nun işlettiği özel hapishanede bir günün görüntüleri, zincire vurulmuş, mezar kazma işinde çalıştırılarak cezalandırılan kadın mahkumların Uluslararası Af Örgütü’nün de tepkisini çeken içler acısı halini belgeliyor.
Hücre beyaza boyanmış, sürekli aydınlatılan, dışarıyla her tür ilişkisi kesilmiş, gece gündüz farkının bile gözlemlenemediği, bir yatak, bir lavabo, bir klozet, bir plastik tabure ve duvara lehimlenmiş raf irisi bir masadan ibaret. Burada bir insan, 23 saat kapalı kalıyor. Kalan bir saatte duşa götürülüp tek başına havalandırmaya çıkarılıyor. Avukatıyla dahi açık görüş yasak.
Hücrelerde bulunan mahkumların yüzlercesi her nasılsa intihar ediyor! İntiharların gerçek olduğunun varsayılması da tecritin ne denli insanlık dışı olduğunun bir başka kanıtı…
Ve “hayata dönüş”…
Türkiye’deki uygulama ise daha başlamadan can aldı. Geride bıraktığımız yılın en korkunç olaylarından, F tipi cezaevlerini protesto amaçlı -halen süren- açlık grevini, onu sona erdirmek için jandarmanın gerçekleştirdiği “Hayata Dönüş Operasyonu” adının tam tersi bir şiddete yol açtı